Evet, evet. Seni duyuyor gibiyim… Almanya’da dil eğitimi almak istiyorsun fakat hala hangi şehri seçeceğine karar veremiyorsun. Endişeye gerek yok. Şimdi arkana yaslan ve kendini bana bırak. Sana Köln şehrinde eşsiz bir deneyim için reçete yazdım. Eğer reçeteyi okursan sonunda nasılda iyileştiğini ve geliştiğini kendi gözlerinle göreceksin. O zaman haydi başlayalım!
Öncelikle seni buraya getiren hikayeni düşünmeni istiyorum. İşte o hikâyeyi inanılmaz bir hale getirmek senin elinde. Peki… Bunun Köln’le ne alakası var? İşte arkadaşım, Köln senin dil eğitimini ileri seviyeye getirecek bir pozisyona sokacak ve dil eğitimin boyunca Almancayı nasıl öğrenip konuştuğunu anlamayacaksın bile. Köln’de geçireceğin süre boyunca gerek sınıf olsun gerek park olsun duyacağın dil Almanca olacak. Burada Almancayı memleketlisinden öğrenme fırsatını yakalayabileceksin. Markete, kafeye, okula veya istediğin herhangi bir yere gideceğin vakit New Yorker misali ‘Kölner’lar ile karşılaşacak ve onların da hikayesini dinleyip anlama evresine geleceksin. Sonuçta hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa iletişim kurar diye boşuna dememişler. İşte bu iletişimi yerel halktan dinleyerek hem kendine kültürel olgular ekleyeceksin hem de dilin içerisinde hissedip öğrendiğin için kendini rahatça ifade edebileceksin. Hee unutmadan şunu da söyleyeyim; Almanya’da yapılan büyük festivallerin çoğu Köln’de yapılmakta. Festivallere katılarak eğlenceni de üst seviyeye çıkarıp arkadaşlarınla ve hatta yabancılarla coşup yeni maceralar yaşayabilirsin.
Köln metropolit bir şehir olduğu için nüfusun %35’i yabancı popülasyondan oluşuyor. Yani kendini o kadar da yabancı hissetmeyeceğin bir ortama gideceksin. Burada zaten pub kültürü yaygındır. Almanya’nın en ünlü karnavalı da burada kutlanmakta. Tarihlerini not etmeyi unutma! Ayrıca uluslararası ağların merkezinde olduğundan dinamik ve canlı ticari hayata sahip olmasını sağlıyor. Birçok büyük şirkete ev sahipliği yapıyor. Bunların arasında Ford, Lufthansa ve AXA gibi uluslararası şirketler yer alıyor. Bir de Almanya’nın TV programlarının kalbi burada atıyor. TV programlarının üçte biri burada çekiliyor. Haliyle de şehirde yoğunluk olarak medya sektöründe çalışıyor. Buradaki üniversitelerin de köklü ve büyük olması artı bir avantaj da sağlıyor diyebiliriz. Kölner olmak istiyorsan sen de bu tempoya ayak uydurmalısın. Haydi Köln’e!
Köln mutfağı dediğimizde aklımıza ilk gelen şey Köln’ün en yerel lezzeti olan Köln havyarı da olarak adlandırılan sosistir. Almanya’ya gelmişiz bira içmeden olmaz. Bu yüzden Köln’ün yerel birası ‘Kölsch’ü her yerde görüp, tadına bakabilirsin. Peki restorana gittim ne yemeliyim? Diyorsan ‘Rheinischer Soorbrade’ adı verilen az pişmiş et yemeğinden yiyebilirsin. Patates hayranıysan benim gibi bir diğer yerel lezzet olan gözleme benzeri patatesli ve elmalı iç harca sahip olan ‘Rievkoche’yi denemelisin derim. Sırada ne var? TATLI. Yerel bir tatlı yemek istersen kırmızı meyveler ve pudingden yapılan ‘Rote Grütze’yi ve kirazdan yapılan ‘Schwarzwalder Kischorte’yi kesin denemen lazım. Farklı tatlara benziyor değil mi sence de? Tabi bunları geçersek genel olarak yerel tat deyince sosis geliyor akla. Eğer domuz etinden yapılan Berliner sosisini yiyemem tadı hoşuma gitmez gibi bir düşüncen varsa dana sosislerinden yapılan Franfurter’da yiyebilirsin.
Gece hayatından da söz edicem. Hiç merak etme. Gece hayatı Köln’de baya geniş yerlere yayılmakta. Ring, Rudolfplatz ve Ehrenfeld’de kendine göre mekanlar bulabilirsin. Pek çok çeşitte mekanlar yer almakta. Kendini eğlenceden yoksun bırakma sakın ha! Diğer öğrencilerle beraber gidebileceğin bu mekanlarda rahatlıkla eğlenebilirsin.
Burada eğitim görmek istediğinde sana sunabileceğimiz iki seçenek bulunuyor. Haydi gel onları inceleyelim!
Bunlardan ilki aile yanı konaklama. ‘Ay ben öyle aile yanında yapamam, edemem…’ gibi laflar edebileceğini seziyorum. Endişe edeceğin hiçbir şey yok! Aksine aile yanı konaklamaları dil öğrenmek adına gerçekten bir numaralı opsiyon diyebilirim. Çünkü yanında kalacağın aile seninle Almanca konuşacak ve sen de iletişimini sağlarken Almancayı günlük hayatında pekiştirme fırsatını yakalayacaksın.
İkinci opsiyonsa yurt konaklaması. Kendine ait bir ortamı tercih ediyorsan işte bu opsiyon tam sana göre! Yurt içerisinde kendi odanda sakin ve huzurlu bir şekilde yaşayabilirsin. Ayrıca ‘Ben yalnız kurt değilim. Ne o öyle tek tabanca?’ Dersen de ortak alanlarda diğer öğrencilerle beraber sosyalleşebilirsin. Bu alanlardan sohbet edebilir, yemek yiyebilir, spor yapabilir ve en önemlisi pratik yapabilirsin. Haydi ne duruyorsun?
Köln’ün Romalılara kadar dayandığını biliyor muydun? Millattan önce 36’da Romalılar gelmişler ve Köln’ü kurmuşlar. Şehir de Köln (Colonia) ismini İmparator Nero’nun annesi Claudia Ara Aggripinensium’dan almıştır. Almanya’nınsa en büyük dördüncü şehridir kendisi. Köln’e baktığımızda zaten çikolataları, festivalleri, Roma tarihi ve spor aktiviteleriyle meşhurdur. Bazı bazı dar sokakları ve sonra geniş sokaklarıyla büyülüyor insanı adeta. Ren Nehri kıyısında bulunan post modern yapılarla, antik Roma surlarıyla, savaş sonrasında kalan binalarla ve Orta Çağ kiliseleriyle gözlere şölen yaşatır bu şehir. Şimdi sıkı tutun! En ilgincini en sona bıraktım. Hani şu bayramlarda gelen misafirlere ikram ettiğimiz şey var ya. Evet, evet doğru bildin. Kolonya! Kolonya ismini Köln’den (Colonia) alıyor. Oraya gitmişken artık büyüklere kolonya alıp getirmemezlik yapmazsın gibi düşünüyorum. Biraz da kolonya yağmuru hahaha.
Şimdi Köln’e geldin. Eeee… Napıcaz? Sadece dil eğitimi mi alıcaz? Tabii ki hayır! Köln kültürel açıdan çok zengin bir şehir. Burada gezebileceğin ve eğlenebileceğin onlarca yer var. Peki bahsettiğim yerler nereler? Okumaya devam…
İşte görmen gereken bir mekan! Köln Katedrali… Ders kitaplarında veya tur reklamlarında karşına illa çıkmıştır. İşte o heybetli katedral, Köln’ün simgesi haline gelmiştir. Gördüğünde ihtişamına inan sen de şapka çıkaracaksın. Biliyor muydun? Yapımı tam tamına 632 yıl sürmüş. Evet, evet. Yanlış duymadın. 1248 yılında başlanılan yapı ancak 1880 yılında kullanıma sunulmuş. Hakkını vermek lazım ki Avrupa’nın da en büyük gotik katedralidir kendisi. Ulaşımı da gayet kolay. Merkez garın hemen yanında bulunuyor. Görmemen imkansız!
Tarih kokan ve Almanya kültürüne dair bir yer mi dedin? Duydum seni. İşte aradığın yer burası. Kaptan müsait bir yerde inecek var. İsminden de anlaşılacağı üzere ‘Eski Şehir’ isimli bu yer, Ren Nehri kenarında atmosferiyle insanı adeta kollarına dolayıp gelenleri büyülemektedir. Yan yana dizilmiş renkli eski evler, küçük sokakları, tarihi restoranları, mağazaları, meydanları ve bira fabrikasıyla harmanlanmış rüya gibi bir yer. E Almanya diyoruz o kadar bira fabrikasını da görmeyelim mi? Kesinlikle büyüleyici bir yer olduğunu söyleyebilirim. Bucket List’e eklenmesi gereken yerlerden. Demedi deme 😉
Şimdiyse sanatın içine giriyoruz. Ludwig müzesi… Eski Şehir’den sonra burası biraz modern kaçıyor. Biraz gözlerimiz Andy Warhol, Roy Lichtenstein ve Picasso’nun eserleriyle canlansın. Yeni kavramlara ve imgelere açık ol. Seni bu yolculukta zamanın ötesine götürecek. Saatine baktığındaysa trenin kaçtığını göreceksin. Çünkü o kadar büyük bir yer ki 2 saat öyle gezeyim diyeceğin türden bir yer değil. Zaman ister. O zamanıysa hakkeder. Pişmanlık mı? Asla.
Willy Wonka desem? İşte sen de altın biletini buraya geldiğinde alabiliyorsun. Çikolata seviyorsan aşktan eriyeceğin bir mekan. Çikolataya dair her şeyi ama HER ŞEYİ burada bulabilirsin. Üretimden tasarıma, tasarımdan tadıma aklına geleni görebileceğin bir tapınak. Şimdi sana bir şey söyleyeceğim, hazır mısın? Çikolata şelalesinden gofret tadımı yapmaya var mısın? Benim ağzım sulandı bile. Müze gezisi sonrası çikolata dükkanında görebileceğin envayi çeşit şekere, marshmellowa ve çikolataya hazırlan. Sanırım şeker komasına giriyoruuum…
Memleket hasreti çektiğinde buraya dikkat edeceğini biliyorum. Korkma, korkma! Köln ile Türkiye arasında sadece 1 saat fark var. Aileni veya sevdiklerini aramak için zaman gece gündüz farkına girmiyor.
Sıcak mı soğuk mu? İşte bütün mesele bu… Köln, Okyanus iklimine sahip bir şehirdir. Yani sıcak ve ılıman bir iklime sahiptir fakat diğer şehirlere nazaran Almanya’nın en sıcak şehirlerinden biri olabilir. Ren Nehri’nin de etkisiyle ve çukurda kalmasından dolayı yazları oldukça nemli ve sıcak geçmektedir. O yüzden güneş kremini unutma! Kışları ise genel olarak yağışlıdır. Not aldın mı? Güneş kremi… Tamam. Yağmurluk… Tamam. Şemsiyeni unutma sakın!
Gezilecek çok yer var ama ulaşım nasıl? Dert etmeyeceğin kadar kolay. Şehirde ulaşımı otobüs, metro ve tramvayla sağlayabiliyorsun. Geniş bir ağa sahip. Biletleriyse otomatlardan ya da gişelerden alabiliyorsun. Hatta otobüste şoförlerden de almak mümkün. E daha ne olsun? Böyle bir şehrin havasını bir tek bisikletle çıkarabilirsin. Dar sokaklarını gezip mükemmel kareler yakalamak için en ideali. ‘Call a bike’ adlı sistemden kolayca yararlanarak bisikletini kiralayıp bütün gün gezebilirsin. Bu bilgi de benden 😉 Fotoğraflarını bana da atmayı unutma!
İşte başlangıç olan sona geldik. Biraz kalp atışlarını duyuyor gibiyim. İnan benim de kalbim şu an pır pır ediyor heyecandan. O halde ne duruyorsun? Sen de Köln’e ışınlanmak için butona bas! Butona basmadan son bir sayım… 3… 2… 1… Fırlaaaat!